BAŞLARKEN

Çocuklar, hazır olun birazdan çok geniş ve mucizevi bir dünyaya adım atacaksınız. Bu dünyanın sizi çok yakından ilgilendiren önemli bir özelliği var. Siz şimdiye kadar bunu hiç fark etmemiş olabilirsiniz ancak bu kalabalık dünyanın trilyonlarca sayıdaki işçisi sizin için hiç durmadan çalışıyor. Şaşırdınız değil mi?

Bu olağanüstü dünya; kendi vücudunuz ve sizin için çalışan işçiler de hücrelerinizdir. Bedeninizin her noktası hücrelerden meydana gelir. Şu anda vücudunuzda sizin emrinizde çalışan trilyonlarca hücreniz var. Hatta siz bu yazıyı okurken de onlar durmaksızın çalışıyorlar. Örneğin bu siteyi okuyabilmeniz için göz hücreleriniz aralık vermeden işlemler yapıyor, ellerinizdeki kas hücreleriniz siteyi tutmak için birlikte hareket ediyorlar. Siz nefes alıp verirken önce nefes borunuzdaki hücreler, sonra akciğerinizdeki hücreler çalışıyor. Aynı anda midenizdeki hücreleriniz de belki birkaç saat önce yediğiniz yiyecekleri sindirmek için uğraşıyorlar.


Vücudumuz her biri farklı görevler üstlenmiş çeşitli hücrelerden meydana gelir. Yukarıdaki şemada vücudumuzda yer alan bazı hücre çeşitleri görülmektedir. Bu hücreler birlikte çalışarak yaşamamızı sağlarlar.


göz hücresi 
sinir hücresi
kan hücresi
Bu anlattıklarımız vücudunuzda tek bir an bile durmadan gerçekleşen işlemlerden sadece birkaçı. Bunların tümü siz hiç farkına varmadan gerçekleşiyor. Peki trilyonlarca hücre nasıl olup da biraraya geliyor, hepsi ne yapacağını nereden biliyor ve aynı anda çalışarak tüm bu işlemleri yapıyor? Üstelik hiç karışıklık çıkmıyor. Hiçbir hücreniz başka bir hücrenizin işini yapmaya kalkmıyor ya da "ben bu işi yapmak istemiyorum" demiyor. Hepsi bir yana, bedeninizdeki bütün işlemler olağanüstü bir süratle gerçekleşiyor.

Biraz sonra vücudumuzda gerçekleşen; besinlerin sindirilmesi, nefes alma, görme, duyma gibi günlük işlemlerin ne kadar olağanüstü olduğunu birlikte inceleyeceğiz. Hücrelerimizin bu işlemler sırasında kimi zaman bir kimyager gibi kimyasal maddeler ürettiklerine, kimi zaman bir mühendis gibi hesaplamalar yaptıklarına, kimi zaman başka bir hücrenin ihtiyaçlarını karşılamak için çalıştıklarına şahit olacağız.

Bütün bu işlemleri gözümüzle göremeyeceğimiz kadar küçük olan hücrelerin başarması çok hayret uyandırıcı bir durumdur. Üstelik vücudumuzdaki hücreler hiç yardım almadan bu önemli işleri başarırlar. Hücrelerimiz bizim gibi birer insan değildir. Onlar ne birbirlerini görebilir, ne işitebilir, ne de "akıllı bir iş yapayım" diye düşünüp karar alabilirler. Ne gözleri ne kulakları ne de beyinleri vardır. Biraz sonra detaylı olarak anlatacağımız gibi kimyasal formülleri bilir, bu formüllere göre maddeler üretirler ancak kimya eğitimi almamışlardır. Fizik kurallarını bilirler, ışığı ayarlayıp görmemizi sağlarlar ancak fizik eğitimi de almamışlardır. O halde tüm bunları nasıl başarmaktadırlar?


Elbette ki hücrelerimiz ileride hayranlıkla okuyacağınız bütün bu işlemleri kendi akılları sayesinde yapamazlar. Bunları zaman içinde tesadüfen öğrenemeyeceklerini de hemen anlamışsınızdır.

Ama biz, gözle görülemeyecek kadar küçük olan bu varlıkların şuurlu hareketleri sayesinde yaşamımızı sürdürürüz. Bütün bunlar bizim çok önemli bir gerçeği anlamamız içindir. Hücrelerimize tüm bu işlemleri yaptıran, onlara neler yapacaklarını öğreten çok üstün bir akıl sahibi vardır. Bu sonsuz aklın sahibi bizi çok seven, bizim her türlü eksikliğimizi ve ihtiyacımızı bilen, herşeyi yaratan Allah'tır.


Vücudumuzun gözle görülmeyecek kadar küçük olan her bir hücresinde aşağıdaki laboratuvarda yapılan işlemlerin tamamı, hatta daha fazlası yapılır.

Vücudumuzdaki trilyonlarca hücrenin her biri Allah'ın kusursuz planı sayesinde zor görevlerini eksiksizce yerine getirir. Böylece biz de hiçbir aksaklık olmadan yaşamımızı devam ettiririz. Sizin her sabah okula gitmek için uyanmanız, yediğiniz balın şekerli tadını hissetmeniz, hiç zorlanmadan nefes almanız, sonra okulun bahçesinde koşup, arkadaşlarınızla oyun oynayabilmeniz, yazı yazıp, bu siteyi okuyabilmeniz ve daha yaptığınız birçok şey Allah'ın size olan merhametinin ve şefkatinin bir sonucudur.


Resimde bir hücrenin içini görüyorsunuz. Tam ortada hücrenin çekirdeği vardır. Çevresindekiler ise hücrede görev yapan diğer parçalardır.


Allah dünyadaki herşey gibi sizi de kusursuz yaratmış ve ihtiyacınız olan herşeyi vermiştir. Bu nedenle yapmamız gereken de bize, her biri dünyadaki en güzel hediyelerden çok daha değerli olan nimetleri veren Rabbimize sürekli şükretmektir.




Bunun için de Allah'ın bize sunduklarını iyice düşünmemiz gerekir. Allah bize yol gösterici olarak gönderdiği Kutsal Kitabımız Kuran'daki ayetlerde insanların düşünmesi için birçok konudan örnekler vermiştir. Bir ayette Allah bize şöyle buyurmaktadır:


Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün art arda gelişinde, insanlara yararlı şeyler ile denizde yüzen gemilerde, Allah'ın yağdırdığı ve kendisiyle yeryüzünü ölümünden sonra dirilttiği suda, her canlıyı orada üretip-yaymasında, rüzgarları estirmesinde, gökle yer arasında boyun eğdirilmiş bulutları evirip çevirmesinde düşünen bir topluluk için gerçekten ayetler vardır. (Bakara Suresi, 164. ayet)

İşte bu kitapta vücudumuz hakkında verilecek bilgileri birlikte düşüneceğiz. Allah'ın ne kadar detaylı ve kusursuz bir insan vücudu yarattığını inceleyeceğiz. Siteyi okuduktan sonra Allah'ı daha çok sevecek ve O'na daha çok şükredeceksiniz. Çevrenizdeki düşünmeyen insanlara şaşıracak ve bildiklerinizi onlara da anlatarak düşünmelerini isteyeceksiniz.

AKILLI TASARIM yani YARATILIŞ

Çocuklar, sitede zaman zaman karşınıza Allah'ın yaratmasındaki mükemmelliği vurgulamak için kullandığımız "tasarım" kelimesi çıkacak. Bu kelimenin hangi maksatla kullanıldığının doğru anlaşılması çok önemli. Allah'ın tüm evrende kusursuz bir tasarım yaratmış olması, Rabbimiz'in önce plan yaptığı daha sonra yarattığı anlamına gelmez. Bilinmelidir ki, yerlerin ve göklerin Rabbi olan Allah'ın yaratmak için herhangi bir 'tasarım' yapmaya ihtiyacı yoktur. Allah'ın tasarlaması ve yaratması aynı anda olur. Allah bu tür eksikliklerden münezzehtir. Allah'ın, bir şeyin ya da bir işin olmasını dilediğinde, onun olması için yalnızca "Ol!" demesi yeterlidir. Ayetlerde şöyle buyurulmaktadır:

Bir şeyi dilediği zaman, O'nun emri yalnızca: "OL" demesidir; o da hemen oluverir. (Yasin Suresi, 82)
Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca "OL" der, o da hemen oluverir. (Bakara Suresi, 117)

GÖZLE GÖRÜLMEYEN DEV FABRİKA: HÜCRE



Kitabın girişinde vücudunuzun trilyonlarca hücrenin biraraya gelmesiyle oluştuğunu anlatmıştık. Ancak bu, hemen okunup, üzerinden geçilecek bir rakam değildir. Trilyon sayısı çok büyük miktarı ifade eder. Her yetişkin insanın vücudunda toplam 100 trilyona yakın hücre vardır. Ancak bu hücreler çok küçük oldukları için bizim bedenimiz dev boyutlarda değildir. Şimdi vereceğimiz örneği okuduğunuzda, hücrelerin ne kadar küçük olduğunu daha iyi anlayacaksınız. Vücudumuzdaki hücrelerin bir milyon tanesi biraraya geldiğinde ancak bir iğne ucu kadar yer kaplar. Bu kadar küçük olmasına rağmen hücrenin nasıl bir yapıya sahip olduğu henüz tam olarak çözülememiştir. Bilim adamları hala hücrenin içindeki sistemleri araştırmaktadırlar.

Sizi oluşturan ilk hücre, anne ve babanızdan gelen birer tane hücrenin, annenizin bedeninde birleşmesiyle ortaya çıkar. Bu hücre hiç durmadan bölünür ve bir süre sonra önce küçük bir et parçası haline gelir. Sonra bu et parçasını oluşturan hücreler de bölünmeye devam ederler ve yavaş yavaş vücudunuz şekillenmeye başlar.


Üstteki resimde bölünerek çoğalan bu hücreler daha sonra aşağıda birkaç tanesini gördüğünüz yüzlerce farklı hücreye dönüşür.
Oluşan her yeni hücreniz farklı bir şekle girer. Biri kan hücresi olurken, diğeri kemik hücresi, başka bir tanesi ise sinir hücresi olur. Vücudumuzda birbirinden farklı tam 200 çeşit hücre vardır. Bu hücrelerin hepsi aslında aynı parçalardan oluşurlar ancak farklı işler yaparlar. Örneğin bacaklarınızdaki kas hücreleri sizin yürüyebilmeniz ve koşabilmeniz için yandaki resimde de gördüğünüz gibi örülmüş birer halat gibidir. Bu yapıları sayesinde siz topla oynarken bacağınızdaki veya kolunuzdaki kaslar aşırı gerilmeden dolayı kopmazlar. Kan hücreleriniz ise yuvarlak disk şeklindedirler. Bu hücrelerin görevi, vücut için gerekli olan oksijeni damarları kullanarak taşımaktır. Bu şekilleri sayesinde oksijenle birlikte kan damarlarının içinden kolaylıkla akıp giderler. Deri hücreleriniz de birbirlerine sıkı sıkı kenetlenerek yanyana dizilmişlerdir. Böylece derimiz mikropları ve suyu geçirmez.


Üstteki resimde bölünerek çoğalan bu hücreler daha sonra aşağıda birkaç tanesini gördüğünüz yüzlerce farklı hücreye dönüşür.
Bunlar gibi diğer tüm hücrelerimiz de tam görevlerine uygun şekillere sahiptirler. Ancak onların bu şekillere sahip olmaları elbette tesadüfen olmamıştır. Bilgisayarları, arabaları ya da uçakları düşünün. Bu makinelerin şekillerini, çalışabilmeleri için gerekli olan sistemleri tasarlayan biri vardır. Tüm detayları, bu makineleri üreten firma teknisyenleri düşünür ve planlarlar. Arabalar yolcuların en rahat ve güvenli şekilde hareket edeceği, televizyonlar ise görüntü ve sesi en kaliteli şekilde izleyicilere ulaştıracak şekilde üretilir. 

Bu durum sadece teknolojik aletler değil kullandığımız her türlü malzeme için geçerlidir. Masa, sandalye, oturduğunuz bina, kullandığınız kalem, yemek yediğiniz kaşıklar, çatallar… Hepsi bir tasarım ürünüdür. Her birinin bütün detayları ince ince hesaplanmıştır, hiçbir şekilde tesadüfen ortaya çıkmamışlardır. Sizin de bildiğiniz gibi bir tasarımın ve sonucunda da bir ürünün ortaya çıkması için bir aklın olması gerekir.
Şimdi aynı örneği vücudumuzdaki hücreler için düşünelim.


Hücrelerimiz bir televizyondan ya da başka bir teknolojik aletten çok daha üstün bir plana ve işleyişe sahiptir. Üstelik olağanüstü özelliklere sahip olan hücrelerimiz canlıdır. Bilim adamları, daha önce de söylediğimiz gibi, bu küçücük varlıkların içindeki harikulade sistemi henüz tam anlamıyla keşfedememişlerdir.
Küçücük bir alanda insan aklının keşfedemediği böyle bir tasarım nasıl var olmuştur diye düşündünüz değil mi?
Bu durum, hücrelerimizi çok üstün bir akıl sahibinin planlayıp yarattığını bize göstermektedir. Bu üstün aklın sahibi, bizi herşeyimizle kusursuz bir şekilde yaratan Allah'tır.

VÜCUDUMUZU SARAN DEV BİR AĞ


Daha önce kendinize bu soruları hiç sormuş muydunuz?
Şu an nefes almalı mıyım?
Kalbimin pompaladığı kan yeterli mi?
Hangi hücrelerimin, hangi organlarımın ne kadar miktarda enerjiye ihtiyacı var?
Midem, yediğim yiyecekleri ne zaman öğütmeye başlamalı?
Gözüme giren ışık ayarı tam gerektiği gibi mi?
Kolumu hareket ettirmek için hangi kaslarımı oynatsam?
Bu sorular kulağa garip geliyor değil mi? Çünkü hiçbir zaman biz kendimize bu soruları sormayız, hatta çoğumuz bu işlemlerin her an yapılmakta olduğundan haberdar bile değildir. Vücudumuz tüm bu işleri otomatik olarak yapar. Bunun için de her yerimizi saran sinir ağını kullanır. Sinir ağı, bu sayfalarda gördüğünüz sinir hücrelerinin trilyonlarcasının birbirleriyle birleşmesiyle oluşur. Vücudumuzun her köşesine ulaşan sinir ağını aşağıdaki resimde görülen otoyollara benzetebiliriz.


Bu ağ sayesinde beynimizdeki hücreler ile ayaklarımızdaki kas hücreleri arasında bağlantı kurulur ve vücuttaki bütün hücreler birbirleri ile haberleşir. Ancak sinir sistemimiz kilometrelerce uzunlukta, çok kavşaklı, çift katlı yolları olan, gidiş-gelişin ayrı yollardan sağlandığı bir otoyoldan çok daha kapsamlı bir sisteme sahiptir. Otoyollarda arabaların bir bölgeden başka bir bölgeye gitmesi gibi, vücudumuzdaki sinir ağı üzerinde de ilerleyen elektriksel sinir uyarıları vardır. Bu uyarılar, bir bölgeden diğer bölgeye haber taşırlar.

Vücut içindeki bu uyarılar tahmin bile edemeyeceğiniz kadar hızlı hareket ederler. Örneğin siz kolunuzu kasmak istediğinizde beyninizden bir elektrik sinyali yola çıkar. Bu karmaşık yolculuk sırasında sinyal öncelikle omuriliğe uğrar. Oradan da mesajın iletilmesi gereken organa doğru hızla yol alır. Kol kasınız bütün olarak kasılır ve kolunuz dirsekten bükülür. Tüm bu işlemler saniyenin binde biri gibi çok kısa bir zamanda gerçekleşir. Gözünüzü yavaşça açıp kapamanız sırasında geçen süre yaklaşık olarak 1 saniye olduğunu düşünürsek, saniyenin binde birinin ne kadar kısa bir zaman dilimi olduğunu daha iyi anlarız. İşte bu örnekte olduğu gibi vücudun her noktasına ulaşan uyarılar sinirler vasıtasıyla beyne gönderilir. Olağanüstü bir hızla vücudunuzun her bölgesinden durmaksızın beyne haber gider. Böylece siz konuşursunuz, gülersiniz, koşarsınız, dondurmanın tadını alırsınız, köpeğinizle oynarsınız. Bu işlemleri yaparken arada hiç kesinti olmaz, düşündüğünüz şeyi anında yapabilirsiniz. Baktığınız anda görür, konuşulduğu anda duyar, bir cisme dokunduğunuz anda sıcak mı soğuk mu hemen anlarsınız. İşte bütün bunlar sinir sisteminizin ve beyninizin mükemmel uyumu sayesinde gerçekleşir.


Vücudunuzu saran sinirler sayesinde beyninize sürekli uyarılar gelir. Beyin de bu uyarıları değerlendirir ve gereken yerlere cevaplar gönderir. Hareket edebilmenizi, görebilmenizi, duyabilmenizi sağlayan işte beynin gönderdiği bu cevaplardır.
Şu anda da sinir uyarıları şaşırtıcı bir hızla çalışıyor. Parmaklarınızın uçlarındaki sinirler elinizde tuttuğunuz bu kitabın ağırlığı hakkında beyninize bilgi yolluyor ve siz kitabı bu ağırlığa uygun bir kuvvetle kaldırıyorsunuz. Bunun yanı sıra gözlerinizden, burnunuzdan, kulaklarınızdan, ayaklarınızdan ve vücudunuzun daha pek çok köşesinden beyninize uyarılar geliyor.
İşte beyniniz bu gelen uyarıları değerlendirir ve her yere gereken cevapları gönderir. Vücudunuz da bu cevaplara göre hareket eder. Şimdi tüm bunları baştan başlayarak tekrar düşünelim. Vücudunuzda aynı anda birçok işlem gerçekleşiyor. Aynı anda kitap okuyorsunuz, dışarıdan gelen sesleri duyuyorsunuz, ayağınıza sürtünerek geçen kedinizin yumuşak tüylerini hissediyorsunuz, meyve suyunun tadını alıyorsunuz, kalbiniz atıyor ve vücudunuzda daha pek çok faaliyet gerçekleşiyor.

Peki bunların hepsini sadece bir-iki saniye için sizin kontrol etmeniz gerekseydi neler olurdu? Elbette bunların tümünü aynı anda kontrol etmemiz mümkün değildir. Ancak Allah'ın kusursuz yaratışı sayesinde beyin ve vücudumuzun diğer bölümleri işbirliği içinde tüm bunları, biz hiçbir şey yapmadan hallederler. Vücuttan tüm bilgiler uyarı şeklinde beyne gelir ve bu uyarıların anlamının çıkarılıp, yorumlanması gerekir. Ancak bu şekilde siz köpeğinizin tüylerinin yumuşaklığını, rüzgarın serinliğini, içtiğiniz şeftali suyunun lezzetini, patates kızartmasının kokusunu hissedersiniz. Peki sizce ağırlığı 1.5 kiloyu aşmayan bir et yığını olan beyninizin bütün bunları kendiliğinden yapması mümkün müdür? Bu elbette imkansızdır. Allah'ın kusursuz yaratışı sayesinde beyniniz bu işlemlerin hepsini aynı anda yerine getirebilmektedir.

Bir arkadaşınız sessizce gelip farkında olmadığınız bir anda yanınızda hızla ellerini çırparsa gözlerinizi kırparsınız. Bunun aksi mümkün değildir çünkü bu şekilde göz kırpmak bir refleks hareketidir. Refleks sizin kontrol edemediğiniz ani bir harekettir. Bu kadar ani olmasının sebebi refleks anında uyarıların beyne kadar gitmeyip, gerekli cevabı omurilikten almalarıdır. Bu, Allah'ın bizim için yarattığı çok büyük bir nimettir çünkü böylece birçok tehlikeden korunmuş oluruz. Örneğin elimizi sıcak bir bardağa değdirdiğimizde reflekslerimiz sayesinde hızla geri çekebiliriz. Refleks, Allah'ın vücudun korunması için yarattığı bir güvenlik mekanizmasıdır. Allah'ın ilhamıyla sinir uyarıları vücudunuzda saniyede yaklaşık 9 kilometre gibi bir hızla ilerler ve birçok tehlikeden korunmuş oluruz.

BEYNİMİZ NASIL ÇALIŞIR?

Yukarıda gördüğünüz, etrafında saçak gibi uzantıları olan bu hücre, bir sinir hücresidir. Gövdesinden uzanan dallanmalar sayesinde birbirlerine bağlanan milyarlarca sinir hücresi vücudu bir ağ gibi sarar. Sinir uzantılarının birbirleriyle birleştikleri yerde de bir boşluk oluşur ve sinir uyarıları bu boşluktan diğerine geçerler.
Yere yap-boz parçalarını dağıtın ve bunların dünyaya ait tüm bilgiler olduğunu farz edin. Örneğin bazı parçalar ışık, bazı parçalar renk, bazıları da sesler olsun. Şimdi bu parçaları teker teker alın ve resmi oluşturacak şekilde birleştirmeye başlayın. Sizin uzun uzun düşünerek yaptığınız bu işlemi Allah'ın ilhamıyla hareket eden beyniniz saniyede yüzlerce kere yapar. Nasıl mı?
Beyin gözden, burundan, kulaklardan, deriden, ağızdan gelen bilgileri alıp biraraya toplayarak bir anlam ortaya çıkarır. Bunu yapan ise beyninizdeki 100 milyar sinir hücresidir. Bu hücreler durmaksızın çalışarak sizin yediğiniz elmanın rengini görmenizi, en yakın arkadaşınızın sesini tanımanızı, patates kızartmasının kokusunu almanızı sağlar.

Aşağıdaki resimde beynin içinde konuşan, gören, duyan, koklayan, hareket eden, uyuyan çocuklar görülüyor. Ancak elbette bu hayali bir resimdir. Bu resim, beynin hangi bölgesinde hangi işlemlerin gerçekleştiğinin anlaşılması için yapılmıştır. Gerçekte beynin içinde var olan sadece mikroskop altında görülebilen sinir hücreleridir. Peki, sizce sinir hücreleri en sevdiğiniz oyuncağı görebilir mi veya çikolatalı dondurmanın tadını alabilir mi? Elbette böyle bir şey mümkün değildir. Çünkü sinir hücreleri incecik iplik gibi et parçalarından oluşur. O halde çevremizdeki bu mükemmel dünyayı yaratan çok üstün başka bir güç sahibi olmalıdır. Bu güç sahibi Allah'tır. Herşeyin sahibi olan Allah, etrafımızdaki herşeyi kusursuzca yaratmakta ve bize güzel bir hayat sunmaktadır. Bize düşen ise bu durumda Rabbimize şükretmektir. Allah, Kuran'da gözlerimizi ve kulaklarımızı örnek vererek buna şükretmemiz gerektiğini şöyle bildirmiştir:
O, sizin için kulakları, gözleri ve gönülleri inşa edendir; ne az şükrediyorsunuz. (Müminun Suresi, 78)